Bu çalışmada kentsel dönüşümün toplumsal yapıya etkisini değerlendireceğiz. Kentsel dönüşümün olumlu ve olumsuz yanlarını, yapılan eleştirileri derleyeceğiz. Bunu yaparken de öncelikle hukuki duruma ağırlık verip, ilgili kanun[1] ve yönetmeliklere[2] kısaca göz atacağız.
Kentsel Dönüşüm İhtiyacının Ortaya Çakması:
Ülkemizde 1980 den sonra, köylerden şehre büyük bir göç dalgası yaşanmıştır. Köylerde iş imkânlarının darlığı, tarım ürünlerinden sağlanan gelirin yeterli olmaması, tarım arazilerinin verimsiz ve küçük olması bu göç hareketini hızlandırmıştır. Bir aileye zar zor yeten tarım arazisi nüfus artışı ile birlikte bölünmüş ve geçinmeye yetmez hale gelmiştir. Devlet imkânlarının şehirde daha çok olması, köy şartlarında eğitim imkânlarının sınırlı kalması da göçü arttırmıştır.
Sanayi ve teknolojinin tarımda kullanılmaya başlamasıyla da, tarım sektöründe insana olan ihtiyaç giderek azalmıştır.
İletişim araçlarının, özellikle de televizyonların yaygınlaşması ile insanlar daha kolay para kazanma arayışlarına girmiş, tüketim hızla artmıştır. Özellikle lüks tüketime olan yöneliş hızlı bir yükselme göstermiştir.
Türkiye’de 1927 de yapılan nüfus sayımına göre ülkemizde 13.660.275 kişi yaşıyordu. Bu km2 ye 18 kişi demekti. [3] Bu rakam 1914 yılında yapılan nüfus sayımına göre 5.000.000 azalmıştı. Bunun sebebi savaş ve göçlerdir. Nüfusun yalnızca %24.2 si (3.305 879) kentlerde yaşıyordu. Geri kalan %76 kesim köylerde yaşıyordu. Bu gün ise bu oran tam olarak tersine dönmüştür.
İletişim imkânlarının sınırlı olması nedeniyle; köyler ve şehirler birbirlerinden habersiz halde yaşayıp gidiyorlardı. 1950’li yıllardan sonra köy kökenli yazarların kitapları, kentlilerin dikkatini köylere ve oradaki vahşi yaşama çekti. Bu türden kitapları olan ve köy kökenli olan; Mahmut MAKAL ve Yaşar KEMAL' ın kitapları kentlilerin dikkatini köylere yöneltmeye yetti.[4]
1950 ile 1980 Arası göçler daha çok mevsimlik işçilik olarak yapılıyor ve iş bitiminde geri dönülüyordu. Çukurova bölgesine yapılan göçler bu nitelikte idi. Karadeniz’den İstanbul'a doğru olan göçlerin bir kısmı ise kalıcı olmaya başlamıştı. Kentlere gelen insanlar, konut ihtiyaçlarını bazen satın aldıkları arazilere, bazen de kamu arazilerine yaptıkları basit yapılarla gideriyorlardı. Bu yapılara ilk kez 1947 yılında bir gazete "gece kondu" tabirini kulandı. [5]
Köyden şehre gelen insanlar, gruplar halinde gelmesi ya da daha önceki akrabalarının bulunduğu semtlere gelmesi halinde şehre uyum göstermeyip, köylerini şehre taşımışlardır. Belki de tam bu noktada kentleşme problemleri baş göstermeye başlamıştır. Zira, köyden gelen fert uyum ihtiyacı hissetmemektedir. Köydeki alışkanlıklarını şehirde yaşamak istemektedir. Konut ihtiyacını giderirken de böyle davranmakta, sosyalleşmede de böyle davranmaktadır. Bu durum ciddi bir karmaşa ortaya çıkarmıştır. Çarpık yerleşim yerleri, alt yapı problemleri, gelir dağılımındaki farklar, suç oranlarının artması vb. sıkıntılar baş göstermiştir.
Göçle birlikte gelen nüfusun şehre uyum sağlayabilmesi, kentlileşmesi için birçok yasal düzenleme yapılmıştır. Bunların en belirgin olanları, 775 Sayılı Gecekondu Kanunu, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’dur.[6] Son olarak da 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. 6306 Sayılı Yasa, diğerler yasalardan farklı olarak özel mülkiyete, şartlar dâhilinde, müdahale yetkisi getirmesi, oy birliği aranan bazı hallerde, kişiler arasında çözümsüz hale gelen problemleri aşacak çözümler getirmesi ve kamu yararını öne çıkarması dikkat çekmektedir.
Kentleşmenin/küreselleşmenin bir zorunluluğu olarak ortaya çıkan bu yasal düzenlemenin lehinde ve aleyhinde eleştiriler yapılmaktadır.
Kentsel dönüşümün hukuki dayanağını teşkil eden 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine Hakkındaki Kanun’u, konumuzla alakalı olarak tahlil etmeye çalışalım.
6306 Sayılı Yasa Kapsamında Kentsel Dönüşüm:
Ülkemiz deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Çok sayıda bina olası bir depremde yıkılma riski taşımaktadır. Riskli alanların ve riskli yapıların dayanıklı hale getirilmesi ihtiyacı kentsel dönüşüm düzenlemesini zorunlu hale getirmiştir. Yapıların plansız ve dayanıksız oluşu şehircilik alanındaki alt yapı hizmetlerinin yerine getirilememesine, sosyal hizmetlerin yapılamamasına sebep olmaktadır. Hukuka aykırı olarak ortaya çıkan bu yapılara müsaade etmek, hukuksuzluğu da özendirme ve sosyal bir problem oluşturmaktadır.[7]
Kentsel dönüşümün amacını, 6306 Sayılı Kanun Madde 1: “Bu Kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.”şeklinde ifade etmiştir.
Kentsel dönüşüm projeleri iki şekilde yapılmaktadır.
1- Riskli alanların dönüşü,
2- Riskli binaların dönüşümü.
Her ikisinde de genel mantık aynı olmakla birlikte, binanın yıkılıp arsaya dönüşünceye kadarki işlemleri farklılık göstermektedir.
Riskli alan; zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma ihtimali bulunan, Çevre ve şehircilik Bakanlığı veya idare tarafından, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının da görüşü alınarak, belirlenen ve Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alandır. Yönetmelikte aşamaları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. [8]
Riskli yapı: Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıdır.[9]
Riskli yapıların tespiti,[10] Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere,
· Öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya İdareye bildirilir.
· Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir.
· Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır.
· Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir.
· Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince on beş gün içinde itiraz edilebilir.
· Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır.
· Malikler 15 gün içersinde Kentsel Dönüşüm ve Alt Yapı Koordinasyon Müdürlüğüne itiraz edebilirler.
· Rapora karşı malikler 30 gün içersinde idare mahkemesinde dava açabilirler.
· Rapor bir örneği 7 gün içersinde, binan bulunduğu ildeki Kentsel Dönüşüm ve Alt Yapı Koordinasyon Müdürlüğüne gönderilir.
· Maliklere 60 günden az olmamak üzere yıkım için süre verilir. Bu süre içersinde kendileri yıkmaz ise 30 günlük ek sürenin sonunda bina Müdürlükçe yıktırılması için süreç başlatılır. [11]
· Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır.
· Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır . Binanın tekrar yapılması ve müteahhide verilmesi vb. konularda oybirliği aranmaz, 2/3 çoğunlukla alınan karar uygulanır. [12]
· Bu karara katılmayanların arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek ve bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır.
· Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Hazine adına resen tescil edilir.
Kentsel Dönüşümün Faydaları. (Olumlu Yaklaşımlar.)
Kentsel dönüşümün ihtiyaç olarak ortaya çıkmasının gerekçeleri aynı zamanda faydalarını da ifade etmektedir. Bunları şöyle ifade edebiliriz:
1. Köyden şehre gelip düzen kuramayan insanlara düzen kurma fırsatı vermektedir.
2. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürme imkânı oluşturmaktadır.
3. Kent kültürüne uyumu kolaylaştırmaktadır.
4. Suç ve suçlu ile mücadeleyi kolaylaştırmaktadır.
5. Çevre ve Şehircilik alt yapı hizmetlerini sunma imkânı vermektedir.
6. Sosyal alt yapı hizmetlerini götürme kolaylaşmaktadır.
7. Ahlaki iyileşme hızlanmaktadır.
8. Gençlerin olumsuz etkilenmeleri azalmakta, mahalle baskısı ile oluşacak suça eğilim azalmaktadır.
9. Devlet otoritesini sağlamak kolaylaşmaktadır.
10. Gelir dağılımı olumlu yönde gelişmektedir.
11. Olumsuz örf ve adetlerin etkisi azalmaktadır. Örneğin kırsalda çokça rastlanan kız kaçırmak suretiyle evlilikler ve kan davaları azalmaktadır.
12. Genel piyasayı belirleyen büyük projeler, yol köprü ve havalimanlarının yapımı hızlanmaktadır.
13. Özel mülkünde gecekondu yapan kişilerin mülkiyet hakkı korunmuş olmaktadır.
14. Hazine arazilerine yapılan gecekondular tasfiye edilmekte, kamunun malı kamuya iade edilmektedir.
Kentsel Dönüşümün Zararları (Olumsuz Eleştiri ve Yaklaşımlar.)
Hiç şüphesiz toplumsal düzen, aynı zamanda özgürlüklerin kısıtlanması, sınırlandırılmasını da beraberinde getirmektedir. Buna bir de idarecilerin keyfi tutumları ve adam kayırmacılığı da eklenir ise ciddi problemlerin çıkacağı aşikârdır. Bu anlamda kentsel dönüşüme getirilen eleştiri ve olumsuz yaklaşımları şöyle özetleyebiliriz.
1. Kişilerin özgürlükleri sınırlanmaktadır. İnsanlar adres ve mekân değişikliğine mecbur edilmektedir.
2. Yöresel ve bölgesel kültürler unutulmakta ve yok olmaktadır. Kültürel zenginlik körelmektedir.
3. Yapılan inşaatların mimari yapısı gereği tek tip yaşam dayatılmaktadır.
4. Kişiler, küreselleşmenin olumsuz etkilerinden daha fazla etkilenmektedir. Çevre ve akraba kontrolünden çıkan fert kalabalıklar içersinde yalnızlaşmakta ve olumsuzluklara yönelim denetlenememektedir.
5. Kültürel emperyalizmin yaygınlaşması kolaylaşmaktadır.
6. Yeni binaların görüntüsü nedeniyle, tarihi miras ile olan bağlar kopmaktadır.
7. Kentsel dönüşüm neticesinde el konulan arsa ve arsadan elde edilen gayrimenkul yüksek fiyatlara başkalarına satılmakta, elinden arsası alınan kişiye çok az bir pay verilmektedir. Bazen de bu pay yerine başka adreste bir yer gösterilerek hem ekonomik ve hem de sosyal yönden mağdur edilmektedir.
8. İdarecilerin suistimallerine açık bir alan oluşmaktadır.
9. İdareye yakın kişi ve kuruluşlar haksız kazanç elde etmektedir.
10. Küçük esnaf giderek yok olmakta buna karşılık çokuluslu şirketler, AVM’ler daha da büyümektedir.
11. İşsizlik artmaktadır. Onlarca küçük işyerinde çok sayıda çalışan ve esnaf, büyük işyerlerine girememektedir. Az sayıda kişi iş bulabilmektedir.
12. Gelir dağılımı olumsuz etkilenmektedir.
13. Kent arazini ranta çeviren yapılar oluşmaktadır. [13]
14. Kamu otoritesi bazı kişi ve özel kuruluşlar lehine kullanılmaktadır.
15. Siyasi sâiklerle yapılan vaatler seçme hakkının kullanımında, özgür oy kullanımına engel olmaktadır.
16. İdarecilerin sözlerine güvenerek yatırım yapanlar zarar etmektir.
17. Kent arazisi, önemli bir sermaye birikim aracı haline gelmekte, özel sektör odaklı bir kentsel dönüşüm ile kapitalist sınıf ciddi bir rant elde etmektedir.[14]
Kentsel Dönüşüm ile İlgili Genel Değerlendirme
Kentsel dönüşüm, genel siyaseti, toplumsam içeriğe sahip kavramların içeriğini değiştirebilecek niteliğe sahip bir kavramdır. Örneği, toplumsal bir yapı için kullanılan milliyetçilik kavramı siyasilerce, slogan milliyetçiliği ve hizmet milliyetçiliği ayrımına tabi tutulmuştur.[15]
"Her şeyden önce “Kentsel Dönüşüm” adı itibarıyla yanlışlarla doludur. Bizim ait olduğumuz kültürün, kent kavramının olduğu kültür ile hiçbir alakası bulunmamaktadır. Kent dediğiniz soğuk ve ruhsuzdur, kapitalisttir, cani ve gaddardır. Tüketir, yok eder, siler; eskiyi, güzeli, insani olanı, komşuyu, akrabayı, selamı ve yardımlaşmayı…
Kentsel dönüşüm bir rantsal dönüşümdür.
Kentsel dönüşüm bir saadet zinciridir.
Kentsel dönüşümle ekonomimiz finansal olarak, insanımız biyolojik ve ruhsal olarak, şehirlerimiz ise fiziksel olarak kanser edilmektedir.
Kentsel dönüşümle en net şekilde kaybeden; insanımızdır, ekonomimizdir, şehirlerimiz ve kültürümüzdür. Kazanan ise, faizci bankalar ve para baronu müteahhitlerdir." [16]
"Nüfusun şehir merkezlerine yığılması, göçün durdurulmasına ilişkin bir faaliyetin olmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Dünyanın başka bölgelerindeki örneklerine baktığımızda durumun bizdeki gibi olmadığını görüyoruz. Örneğin, Almanya'nın toplam büyüklüğü 357.021 km². 2016 itibarıyla toplam nüfusu ise 81.799.600. Türkiye'nin toplam büyüklüğü 783.562 km² 2016 itibarıyla yaklaşık toplam nüfusu 79.000.000. Bu hesaba göre yoğunluk 229 kişi/ km² Almanya'da, 102 kişi/ km² Türkiye'dedir.
Şehir nüfusları bilgisi de aşağıdaki gibidir:
İstanbul 14.657.434
Ankara 5.270.575
İzmir 4.168.415
Bursa 2.842.547
Antalya 2.288.456
Berlin 3.471.756
Hamburg 1.786.448
Münih 1.353.186
Köln 1.007.119
Frankfurt 688.664
Bu bilgiler ışığında yapılacak yorumlar şöyledir: Türkiye'nin yarısı büyüklüğe sahip Almanya Türkiye ile yaklaşık aynı nüfusu barındırmaktadır. Almanya'nın en büyük şehri Türkiye'nin en büyük şehrinin ¼ ü kadar nüfus barındırmaktadır. İstanbul'un nüfusu Almanya'nın ilk 5 büyük şehrinin nüfusunun toplamından 2 kat fazladır. Berlin, Türkiye'deki şehir büyüklükleri sıralamasına girse ancak 4. olmaktadır. Bu analizler çoğaltılabilir. Ancak cevaplamamız gereken tek bir soru var. Hangisi daha mantıklı ve hangisi daha doğrudur?
Yapılan çalışmalarda, “İstanbul Trafik Otoritmi' çalışmasına göre megakentte ortalama olarak trafikte geçirilen her 60 dakikanın 40 dakikasının kayıp olduğu, kaybedilen zamanın yaklaşık yüzde 40'ının trafik yoğunluğundan kaynaklandığı ortaya çıkarılmış.
Bu günkü haliyle kentsel dönüşüm projelerinin çözüm olmadığını, sorunları azaltmayıp tam tersine büyüttüğünü, topraklarımızın betonlaştığını, doğadan ve doğal olandan uzaklaştığımızı, gelenek ve kültürümüze uygun olandan teknolojik ve dolayısıyla kapitalist bir bağımlılığa uğradığımızı, yığınlar halinde dar ve yüksek alanlara sıkıştırıldığımızı, maymunlar gibi tırmanıp, koyunlar gibi güdüldüğümüzü, sadece yiyen, içen, tüketen, boşaltan, ömrü yollarda ve beton yığınları içinde geçen robotlara döndüğümüzü, beton yığınlarına sahip olmak ve AVM' lerdeki ürünleri tüketmek için sürekli bankalara faizli kredilerle borçlandığımızı görmemiz gerekiyor.
Evlerimizi yaşanabilir, kolay inşa edilebilir, kolayca sahip olunabilir, müstakil, bahçeli, doğal malzemeden yapılmış, içlerinde huzurla yaşadığımız yerlere çevirmek zorundayız.
Mahallemizi, herkesin herkesi tanıdığı, ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir' hadisinin uygulandığı, muhtarın herkesi yönetebildiği, komşuluğun yaşandığı, hemşehrilik ve akrabalık duygularının geliştiği mekânsal bütünlüğe ulaştırmalıyız.
Şehrimizi, yaşanabilir, ulaşılabilir, yönetilebilir, etrafı büyük yeşil ormanlarla çevrili, tüm gıda ihtiyaçlarının etrafındaki bostanlardan karşılandığı, isteyen herkesin ürettiği malını adil pazarlarda satabildiği, ibadet alanlarının, eğitim yapılarının, sosyal alanların kolay ulaşılabilir merkezlerde olduğu, adli, idari, siyasi, istihbari, emniyet vb. açıdan kolay yönetilebilecek kadar büyük olan, ömür törpüsü olmayan, oralı olduğumuzda kendimizi mutlu ve huzurlu olduğumuz yerlere döndürmeliyiz." [17]
"Dev, despot, karanlık güçler organizasyonları, sermaye ve devlet olarak esir ettikleri insanı tahakkümlerinin küçük, değersiz aleti olarak kullanmakta, ezip yok etmektedir."[18]
Kentsel dönüşümü, toplumsal dönüşüm ile birlikte düşünmemiz gerekir. Burada yapılacak kötü uygulamaların, yeni toplumun inşasında da sıkıntılara sebep olacağını, hüsnü kabul gören uygulamaların toplumsal yapıya olumlu katıda bulunacağını bilmemiz gerekir.
Sağlıklı bir şehirleşme için neler yapılmalı?
Kentsel dönüşümün kar amaçlı olmamasına, bir gurup azınlığın şahsi çıkarlarına dönüşmemesine, haksız olarak kamunun malına el uzatmış kişilerin ödüllendirildiği bir yapıya dönüşmemesine, meşru yoldan hak sahibi olanların ödüllendirilmesine azami dikkat ve özen gösterilmesi gerekir.
Kentlerin ve dolayısıyla kentsel dönüşüm projelerinin toplumun sosyal gelişimine etkisi büyüktür. Şehirlerin de dili, kimliği ve mesajı vardır. Şehir mimarisi bir toplumun kültürel kodlarını yansıtır. Bu bilinçle kentsel dönüşüm projeleri pratiğe aktarılmalıdır. Geçmiş yüz yıldaki toplumu değerlendirirken nasıl yapılardan faydalanıyorsak, gelecek yüz yıldaki nesiller de bizim inşa ettiğimiz binalara bakarak bizim hakkımızda fikir yürüteceklerdir.
Ecdadın bize bıraktığından daha güzelini, daha anlamlısını bırakmamamız için bir sebep yok. Fransız Mimar Alain Derbesse der ki; “İstanbul halkı eline bir bez alsın, her gün Sultanahmet ve Ayasofya’yı silsin. Mutluluk için bu onlara yeter” Yahya Kemal BEYATLI’nın tepeden özlemle seyrettiği İstanbul’ un benzeri mimariyi oluşturmanın önünde ne engelimiz var.
Mimari, insanın yaşadığı güzel yapıları ve güzel şehirleri vücuda getirme sanatıdır. Sanat, ihtiyaçları en zarif ve becerikli bir şekilde gidermek için yapılmalıdır. İnançlarımızla sanatımız arasında bağ kurmak zorundayız.
"Osmanlı kültürünün içerisinde oluştuğu şehirlerimizin neredeyse yok olma düzeyinde tahribata uğramış olduğunu açıkça görüyoruz. Ancak, her şeye rağmen yalnız bize ait olmayan, bütün insanlığın malı olan mimarlık kültür mirasımızın korunması ve tarihî şehirlerimizin ihya edilerek insanlığa ufuk açılması mümkündür ve bunu yapmak da toplumumuzun asli bir vazifesidir."[19]
Başakşehir uygulaması başarısız bir örnek olmuştur. Yıkılması gereken bina yokken, arsa üzerine sıfırdan bir yerleşim yeri yapılmasına ve istenilen fiyata satılmasına rağmen, sosyal alt yapının eksik olması, eğitim, ibadet, dinlenme, spor, otopark vb. alanların bulunmamasının makul bir gerekçesi yoktur. Problem zihniyetle alakalıdır. Başta idarecilerimiz olmak üzere, mimar ve mühendislerimiz bu olumsuzluktan sorumludur.
"Türkiye önümüzdeki 30-40 senede 55 milyon insanına şehirlerde yeniden ev yapmak mecburiyetindeyse, standartlar düzenini tesis etmek ve en yüksek vasıfta mimari tekniklere sahip evleri üretecek bir genç mimarlar nesli yetiştirmekle mükelleftir. Bu genç mimarlar nesli o zaman, geniş bir sahtekârlık alanı olan dekorasyon-iç mimari safsatalarını da tasfiye ederek evi, Osmanlı evinde olduğu gibi, bahçesi, mimarisi, sokak ilişkisi, cumbası, yerli dolapları, tavanı, döşeme kaplamasıyla beraber üretecek, belki bunun arasına birkaç araç daha ekleyecek. Ama bu büyük sadeliğin güzelliğini tekrar gündeme getirecek mimarinin standartlar düzenini kurmakla mükelleftir. Bölgesel malzeme imkânlarına, iktisadi kaygılara göre ve bu malzemelerden her türlü kullanışa, her standartta, her gelir düzeyindeki aileye güzel evler vücuda getirme imkânıyla. Türkiye; üniversiteleriyle, araştırma merkezleriyle, müteşebbisleriyle, üreticileriyle politikacıları yanlışlıklara iten iptidai teknokrasisini tasfiye etmeli; yeni teknolojileri yeni mahalleleri inşa etmek, yeni şehirler kurmak için nasıl vücuda getireceğini çözümlemeli ve bu yeni şehrin yeni mahallelerini inşa ederek önümüzdeki 30 senede şehirlerde 55-60 milyon insanını, köylerde de 15 milyon insanını ev sahibi yapacak şekilde halkın üretme gücünün önündeki bütün engelleri kaldırmalıdır."
Sağlıklı şehirleşme için son çıkışı geçmeden cözüm üretmemiz gerekiyor. Bir havuza nilüfer çiceği bıkarıldığında, çiçek geometrik olarak çoğalarak 30 günde havuzu kaplıyormuş. Ancak, 29. Günde havuzun yarısını kaplayan çiçek 30. Günde tamamını kaplıyor. 29 güne varmadan felaketi önlemek gerekiyor.
Kentsel dönüşüm projeleri, sosyal dönüşüm projeleri olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır.
14.02.2017
Muammer ÇINAR
KAYNAKLAR
1- Kentsel Dönüşüm Kapsamında Rezev Yapı Alanı- Riskli Alan ve Riskli Yapılar. Beta yayınları, Osman OY.
2- Yeni Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. İmge Kitabevi. İbrahim KAYA.
3- Türkiye Çoğrafyası, İletişim yayınları, Marcel BAZIN, Stephane De TAPIA,
4- Küresel Siyasete Giriş, İletişim yayınları, Evren BALTA.
5- Serkan AKIN; http://www.yenisoz.com.tr.
6- Abudullah KADAĞ, Turgut Canseverin Osmanlı şehri,
7- http://www.hendesedergisi.com/yazardetay/10-69-turgut-canseverin-osmanli-sehri.aspx.
[1] Kanun No: 6306 sayılı, AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN
Kabul Tarihi: 16 Mayıs 2012, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 31 Mayıs 2012 - Sayı: 28309
[2] 6306 SAYILI KANUNUN UYGULAMA YÖNETMELİĞİ, Resmi Gazete Tarihi: 15.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28498
[3] Marcel BAZIN, Stephane De TAPIA, sayfa; 215. Türkiye Çoğrafyası, İletişim yayınları,
[4] Marcel BAZIN, Stephane De TAPIA, sayfa; 216. Türkiye Çoğrafyası, İletişim yayınları,
[5] Marcel BAZIN, Stephane De TAPIA, sayfa; 217. Türkiye Çoğrafyası, İletişim yayınları,
[6] İlgili diğer kanunlar:5104 Sayılı Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 5366 sayılı yasa, 7269 sayılı yasa.
[7] Osman OY- Kentsel Dönüşüm Kapsamında Rezev Yapı Alanı- Riskli Alan ve Riskli Yapılar. Sf:31,Beta yayınları
[8] 6306 Sayılı Kanun Madde2
[9] 6306 Sayılı Kanun Madde2
[10] 6306 Sayılı Kanun Madde3
[11] 6306 Sayılı Kanun Madde5
[12] 6306 Sayılı Kanun Madde6
[13] İbrahim KAYA Yeni Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. Sayfa:80
[14] İbrahim KAYA Yeni Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. Sayfa:89
Radikal 5 ekim 2013, Milliyet, 22 şubat 2014
[15] İbrahim KAYA Yeni Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. Sayfa:139
[16] Serkan AKIN; http://www.yenisoz.com.tr/kentsel-donusum-ve-kaybedenler-makale-17478
[17] Serkan AKIN; http://www.yenisoz.com.tr/kentsel-donusum-ve-kaybedenler-makale-17478
[18] Abudullah KADAĞ, Turgut Canseverin Osmanlı şehri, http://www.hendesedergisi.com/yazardetay/10-69-turgut-canseverin-osmanli-sehri.aspx
[19] Abudullah KADAĞ, Turgut Canseverin Osmanlı şehri, http://www.hendesedergisi.com/yazardetay/10-69-turgut-canseverin-osmanli-sehri.aspx
Commentaires