top of page
  • Yazarın fotoğrafıAv. Muammer ÇINAR

ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ VE YARGITAY KARARLARI

TC. ANAYASAYASI

C. Suç ve cezalara ilişkin esaslar

Madde 38 – "....Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."


CMK 223/2-e “(2) Beraat kararı; e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, Hallerinde verilir.”


Yargıtay’a göre şüpheden sanık yararlanır ilkesi; ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi gereken bir ilkedir. Yargıtay’a göre şüpheden sanık yararlanır ilkesi şu durumlarda uygulanır:


  • Ceza davasının konusu olan suçun işlenip işlenmediği konusunda şüphe varsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanık cezalandırılmaz.

  • Suçun işlendiği tespit edildiği ancak kim tarafından işlendiği tespit edilemeyen bir durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanık cezalandırılmaz.

  • Somut ve kesin delil bulunmayan, sırf mağdurun iddiasıyla açılan ceza davasında şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanık hakkında CMK 223/2-e maddesi gereği beraat kararı verilmelidir.

  • İşlendiği tespit edilen suçun gerçekleştirilmeme biçimi konusunda şüphe varsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanık cezalandırılmaz.

  • Soruşturma ve kovuşturma sonucunda toplanan deliller değerlendirildiğinde sanığın suçluluğu konusundaki şüphe giderilmediği ve kesin olarak suçun işlendiği kanaati oluşmadığı takdirde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği beraat kararı verilmelidir.

Masumiyet karinesi, diğer bir deyişle suçsuzluk karinesi; bir kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar “masum” kabul edilmesini ifade etmektedir. Kişi şüpheli veya sanık safıtıyla soruşturma veya kovuşturma aşamalarında suç şüphesi altında bulunabilir. Hatta, suç şüphesi nedeniyle hakkında gözaltı, tutuklama vb. koruma tedbirlerine başvurulabilir. Kişi ceza hukuku müdahalesine rağmen tüm bu aşamalarda masumiyet karinesi gereği kural olarak masum kabul edilir. Nitekim “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” (1982 Anayasası m.38/4). ve “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır” (AİHS m.6/3). hükümleri de masumiyet karinesinin ispatı niteliğindedir.

Ceza hukukunda sıkça tartışılan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ile “masumiyet karinesi” ilkesi birbirini tamamlayan iki ilkedir. Şüpheden sanık yararlanır ilkesini masumiyet karinesinin doğal bir sonucu olarak gören pek çok hukuki görüş mevcuttur. Bu ilkelerde amaç masum bir kimsenin ceza almasının önlenmesidir. Modern Ceza Hukuk Teorisine göre bir masumun cezalandırılması yerine bir suçlunun cezasız kalmasının tercih edilir Soruşturma ve Kovuşturma sürecinde masum kabul edilen şüpheli veya sanığın suçu kesin ve açık bir şekilde ispatlanmadığı takdirde “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” gereği hakkında beraat kararı verilmelidir. Bu doğrultuda pek çok Yargıtay İçtihadı mevcut olup bazı Yargıtay İlamları aşağıda yer almaktadır.


YARGITAY KARARLARI

  1. Yargıtay 14. Ceza Dairesi K.2016/5622 Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Kuşkulu ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teoride olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. Bu açıklama ışığında somut olay incelendiğinde, mağdure ile tanıkların aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın müsnet suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmedilmesi bozma nedenidir.”

  2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu- K.2015/35 Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir

  3. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.11.2018 T. 2017/723 E. – 2018/562 K. …Bilindiği üzere; ‘…Ceza muhakemesi hukukunun temel prensiplerinden birisi de şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi olan bu ilkeye göre, yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde yüz belliliğe ulaşmadığı takdirde beraat kararı verilecektir.”

  4. Yargıtay 10. Ceza Dairesi . 2011/4941 E. 2013/1250 K. ” Sanık Cemal hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesi : Kendilerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna veya diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiklerine ilişkin, Değişik anlamlara gelebilecek somut olay ve olgularla örtüşmeyen ve maddi bulgularla desteklenmeyen telefon görüşmeleri dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıkların beraati yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi bozma sebebidir. … ”

  5. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/723 E. 2018/562 K. "Ceza Yargılamasında Kuşkunun Bulunduğu Yerde Mahkumiyet Kararından Söz Edilemez":“Bilindiği üzere; Ceza muhakemesi hukukunun temel prensiplerinden birisi de şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi olan bu ilkeye göre, yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde yüz belliliğe ulaşmadığı taktirde beraat kararı verilecektir. Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi, bir suçlunun cezasız kalmasının, bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesi, başka bir ifade ile masumluk karinesidir. …O halde, yapılan ceza muhakemesinin sonunda belliliğe, örneğin fiilin sanık tarafından işlendiğinin veya işlenmediğinin sabit olduğu sonucuna varılmaması durumunda sanık mahkum edilemez. Ceza muhakemesinde esas olarak, fiilin fail tarafından işlendiği veya işlenmediği konusunda, hukuk düzenince kabul edilen vasıtalarla, yargılama makamının tam bir kanaate ulaşmasını temin ameliyesine ispat denir. Burada inandırmak yetmez, tam bir kanaate ulaşılacaktır…Ceza yargılamasının amacı hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada, mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bir bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması ceza yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde mahkumiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir.”

  6. Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/6800 E. 2015/31371 K. "Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Uyarınca, Sanığın Bir Suçtan Cezalandırılması, Suçun Kuşkuya Yer Vermeyen Bir Kesinlikle İspat Edilmesine Bağlıdır": “…Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulunun, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlı olduğu, gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olan olaylar ve iddiaların, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı, ceza mahkumiyetinin, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanması gerektiği, bu ispatın, hiçbir kuşku ve başka bir türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmanın, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına geleceği dikkate alınarak; somut olayda, sanığın suçlamaları kabul etmemesi, katılanın soyut iddiasından başka mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmaması, sanık ile katılan arasında olay tarihinde meydana gelen başka davalar olmasının tek başına bu suçun işlendiğini de göstermeyeceği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiş…”

  7. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/6-66 E. 2015/52 K. "Sanığın Bir Suçtan Cezalandırılmasına Karar Verilebilmesinin Temel Şartı, Suçun Hiçbir Şüpheye Mahal Bırakmayacak Kesinlikte İspat Edilebilmesidir" : “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”

  8. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/8-122 E., 2009/266K. "Hiç kimse, Kesin Bir Kanaat Vermekten Uzak Kanıtlara Ve Varsayımlara Dayanılarak Cezalandırılamaz": “..Beyanların inandırıcılıktan uzak ve sanıkların cezalandırılmasına yeterli bulunmadığı, kanıtlarla doğrulanmamış ve soyut iddialarla sanıkların hürriyetten yoksun kılma suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesinin ceza yargılamasının en temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesine aykırı olacağı, bu itibarla, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara ve varsayımlara dayanılarak, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmalarına karar veren yerel mahkeme direnme hükmünün isabetsiz olduğu, bozulmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.”

  9. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/87 E. 2017/352 K. "Ceza Yargılamasında Mahkûmiyet, Büyük Veya Küçük Bir Olasılığa Değil, Her Türlü Kuşkudan Uzak Bir Kesinliğe Dayanmalıdır": “… Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır."

  10. Yargıtay (K) 15. Ceza Dairesi 2013/11463 E. , 2013/13274 K. "Şikayetçinin İfadesi Dışında Delil Bulunmayan Hallerde Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi" : “Sanığın, bir alt katında oturan ve aralarında önceye dayalı husumet bulunan katılanın evde bulunmadığı bir sırada, katılana ait evin balkonunda bulunan ve çamaşır ipine asılı bir vaziyette … giysilerinin üzerine, çamaşır suyu dökmek suretiyle zarar vermesi şeklinde gerçekleştiği iddia olunan eylem ile ilgili olarak; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin şikayetçinin iddiasından başkaca kesin ve açık bir delil elde edilmemesi kaşısına “kuşkudan sanık yaralanır” (in dubio pro reo) ilkesi gereğince sanığın beraati yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir”

  11. Yargıtay (K) 15. Ceza Dairesi 2013/13337 E. , 2013/13532 K. “Katılanın evinde kiracı olan sanığın, evi tahliye ederken bahçede bulunan 14 yaşındaki birer adet kayısı ağacı ile erik ağacını kestiği iddia olunan somut olayda; sanığın atılı suçu işlemediğine dair aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmaları, sanığın ağaçları kestiğine dair görgüye dayalı bilgisi bulunan tanık bulunmaması karşısında, sanığın cezalandırılabilmesi için, katılanın soyut iddialarından başka her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilememesi nedeniyle “kuşkudan sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi gereğince sanığın beraatine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

  12. Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/5830 E. , 2021/12485 K. "Doktor Raporu Olmayan Hallerde Kasten Yaralama Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır" : “Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti yargılama aşamasında toplanan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Bu açıklamalar doğrultusunda, sanığın savunmasında atılı suçları işlemediğini beyan etmesi, dosya kapsamında sanığın atılı tehdit ve kasten yaralama suçlarını işlediğine dair bilgisi olan tanık beyanının olmaması ve yine kasten yaralama suçu yönünden, katılanın beyanında sanığın kendisini şikayet tarihinden yaklaşık 1 ay önce tekme ve tokat vurmak suretiyle dövdüğünü belirtmesine karşın katılanın yaralandığına dair dosyada bir adli rapor bulunmaması karşısında, dosyada katılan beyanından başka sanığın savunmasının aksini ispata elverişli somut delil bulunmaması karşısında, sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir”

Av. Muammer ÇINAR


Son Yazılar

Hepsini Gör

Bilişim Suçları

Çalışmanın ilk bölümünde bilişim suçlarının tarihçesi anlatılacaktır. Bilişim suçlarıyla ilgili yapılan ilk düzenlemeler ve mahkûmiyet kararlarına ilişkin gelişmeler bu bölümde incelenecektir. İkinci

bottom of page