Hizmet Tespit Davası Nedir?
Hizmet Tespit Davası, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılan işlerde çalışanların, Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilemediğinde veya eksik bildirilmiş hizmetlerin tescil edilmediğinin sonradan öğrenildiğinde tespiti amacıyla açılan davadır. İşbu kanuna göre sigortasız çalıştırılan veya sigorta primleri eksik ödenen işçi hizmet tespit davası açma hakkına sahiptir.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu md. 86/9: “Sigortalının çalıştığı bir veya birden fazla işte, bu Kanunda yazılı şartları yerine getirmiş olmasına rağmen, kendisi için verilmesi gereken aylık prim ve hizmet belgesinin veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin işveren tarafından verilmediği veya verilen aylık prim ve hizmet belgesinde veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesinde kazançların veya prim ödeme gün sayılarının eksik gösterildiği Kurumca tespit edilirse, hastalık ve analık sigortalarından gerekli ödemeler yapılır” hükmünü düzenlemiştir.
Hizmet Tespit Davasınında Davacı Ve Davalı Kimdir?
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/a(1) maddesi kapsamında işçi sıfatına haiz davacıdır. Hizmet tespiti davalarında davalı olarak işveren gösterilir, Sosyal Güvenlik Kurumu’na dava re’sen ihbar edilir. Kurum ihbar üzerine fer’i müdahil olarak davaya katılır
Hizmet Tespit Davası neden açılır?
Geçmişe dönük olarak Çalışma kayıtları ve prim ödemelerine ilişkin işverence eksiklik mevcut olan işçiler Hizmet Tespit Davası açmak suretiyle söz konusu eksikliğin giderilmesini isteyebilir.
Kamu oyunda EYT Yasası olarak bilinen 01/03/2023 Kabul Tarihli 7438 Sayılı “Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile birlikte EYT kapsamında emekli olmak isteyen ancak prim sayısını tamamlanmış olduğu halde işe başlama tarihi bakımından Sigorta kaydının gerçeğe aykırılık ve eksiklik bulunan kişiler tarafından bu yola sıkça başvurulmaktadır.
7438 sayılı Kanunun 1. Maddesine göre 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici 95. Maddede yapılan düzenleme uyarınca, ilk sigortalılık başlangıcı 8/9/1999 ve öncesi olanlar yaş dışındaki diğer şartları sağlaması kaydıyla yaşlılık veya emekli aylığı almalarına imkan sağlanmış, ayrıca bu düzenlemelere göre yaşlılık veya emekli aylığı talebinde bulunarak ilk defa yaşlılık veya emekli aylığı bağlananlardan, yaşlılık veya emekli aylığı talebi nedeniyle işten ayrılış bildirgesi verilenlerin işten ayrılış tarihini takip eden 30 gün içerisinde en son çalışılan özel sektör işyerinde sosyal güvenlik destek primine tabi çalışmaya başlamaları halinde, bu kişileri istihdam eden işverenlere işveren hissesi sigorta priminde 5 puanlık prim indirim sağlanmıştır.
Sigorta Başlangıç tarihi 8/9/1999’dan sonra olan ancak bu tarihten önce birfiil çalıştığı halde sigorta primleri eksik olduğu için EYT kapsamında emeklilik hakkı elde edemeyen kişiler; Hizmet Tespit Davası ile 8/9/1999 tarihinden önce sigortalı olarak çalıştığını ispat etmesi durumunda, EYT kapsamında emeklilik hakkını elde edebilecektir.
Hizmet Tespit Davası Şartları Nelerdir?
Hizmet tespit davasının kabulü için aranan şartlar şunlardır:
Davacının sigortalılığını ortaya koyması gerekir.
Hizmet akdine dayalı, eylemli çalıştığı ispat edilmelidir.
İleri sürülen çalışmaların geçtiği kapsamda olan veya kapsama alınması mümkün bir işyeri bulunması gerekmektedir.
İşverence aylık sigorta bildirgeleri ile dört aylık dönem bordroları verilmemesi gereklidir.
Sigortalının çalıştığı dönemin bir nedenle Kurumca tespit edilmemiş olması şarttır.
Davanın, söz konusu iş yerinden ayrıldığı tarihten başlayarak beş yıllık hak düşürücü sürede açılması şarttır.
Hizmet Tespit Davasında Hangi Mahkeme Görevli ve Yetkilidir?
5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer verilen açık hüküm gereğince hizmet tespit davalarının incelenmesinde görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre; iş mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler geçerli sayılmaz. SGK aleyhine açılan davalarda yetkili mahkeme, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerinin bulunduğu yer iş mahkemesidir.
Hizmet Tespit Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları
Dava öncesinde kuruma başvuru şartı, tamamlanabilir dava şartıdır:
“Dava, sigortalılığın tespiti istemine ilişkindir. Davacı sigortalının dava açmadan önce Kuruma başvurusunun olmadığı ve mahkemece, başvurunun bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kuruma başvuru şartının 6100 Sayılı Kanun’un 115/2. maddesi kapsamında tamamlanabilir dava şartı olarak değerlendirilmesi gerekli iken kesin dava şartı olarak değerlendirilip davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, davacı tarafa 6100 Sayılı Kanun’un 115/2. maddesi uyarınca 7036 Sayılı Kanun’un 4. maddesindeki düzenleme gereği davaya konu istemi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun ret iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin süreli ihtarat gönderilmeli, bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmeli, Kuruma başvuru şartının tamamlanması hâlinde ise davanın esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
(Yargıtay HGK 2017/10-2695 E, 2020/587 K)
İşçinin işveren nezdinde daha önce çalışmaya başlayıp, kesintisiz çalışmasının sürdüğü daha geç bir dönemde sigortasının yapılmış olması halinde, hizmet tespit davası için hak düşürücü sürenin işlemeyeceğini kabul etmelidir. (Bu karar, belli bir süre çalıştıktan sonra sigorta girişi yapılmış olan kişilerin de, çalışmanın kesintisiz olması halinde, her zaman hizmet tespit davası açmasına olanak tanımaktadır.)
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı ve çalışma olgusunun yöntemince araştırılıp araştırılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacının adına bir kısım çalışmaları Kuruma bildirdiğinden artık hak düşürücü süre işlemeyecektir. Ayrıca çalışma kesintisiz ise, bildirim yapılan tarihten önceki dönem yönünden de hak düşürücü süre oluşmayacaktır.…
Davacı vekili; müvekkilinin davalı işyerinde 01.10.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, işveren tarafından çalışmalarının Kuruma bildirilmediğini ileri sürerek müvekkilinin Kuruma bildirilmeyen 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasında hizmetinin tespitini talep etmiştir…
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somur olayda davacının 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespiti bakımından 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasındaki bildirimlerinin hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır…
Yukarıda bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, davacının 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirimlerinin yapıldığı, ihtilaflı dönem olan 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasında bildirim bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasındaki çalışmalarının bildirilmesi nedeniyle, birleşen blok çalışmalarının bulunması halinde 506 sayılı Kanun 79. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz etmek mümkün değildir…”
(Yargıtay HGK 2017/2177 E, 2019 / 836 K)
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası, kamu düzenine ilişkin bir davadır. Bu nedenle resen araştırma ilkesi uygulanır.
Davada kanıtlanması gereken şey, çalışmanın varlığıdır. Sigortalının çalışmasının varlığı, fiili bir durum olup, her türlü delille ispatlanabilir. İşyeri kayıt ve belgeleri, müfettiş raporları, ücret bordroları, aynı dönemde sigortalı ile birlikte çalışanların tanıklığı, bunların bulunmaması halinde komşu işyerlerinin tespiti ile burada aynı dönemde çalışmış olanlarının tanıklığı, bu davada kanıt olarak değerlendirilir.
Eldeki dava, davacının 15.02.1985 yılında 19814 sicil sayılı işyerinde çalıştığından bahisle sigortalılık başlangıç istemine ilişkin olmakla dosya kapsamında hizmetin varlığına dayanak olarak alınan tanık beyanlarının davacının babasına, amcasına ve kuzenine ait olduğu saptanmış olup başkaca tanık beyanlarına başvurulması gerektiği esastır. Bu bağlamda Mahkemece yapılması gereken iş, dava dışı 19814 sicilli işyerine komşu işyerleri tespit edilerek, talep döneminde komşu işyeri bordro tanıklarının davacının dava dışı işyerinde işaret edilen dönemde çalışıp çalışmadığı hususunda tereddüte mahal vermeyecek şekilde beyanları alınmalı, kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
(Yargıtay 10. H.D. 2020/3038 E, 2020/6571 K, 16.11.2020 T)
Fiili ve gerçek çalışmayı ortaya koyan belgelerin işe giriş bildirgesi ile birlikte Kuruma verilmesi zorunludur. İşe giriş bildirgesinin verilmesi tek başına fiili çalışmanın varlığının ispatı için yeterli değildir.
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 Sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hâkim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
(Yargıtay HGK 2017/21-1074 E, 2020/989 K, 02.12.2020 T)